Obsesif kompulsif bozukluk diğer bir çok psikiyatrik hastalık gibi bir nedene bağlı olarak değil, biyolojik psikolojik ve sosyal birçok etkenin birlikte etkileşimi sonrasında ortaya çıkan bir hastalıktır.
Obsesif kompulsif bozukluğun; beyindeki birçok mekanizmanın ya da kimyasalın bozulmasına ya da yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıktığı ifade edilebilirse de; en genel haliyle beyin kimyasındaki bozulmalara bağlı olarak, özellikle beyin içindeki sinirsel iletimde rolü olan serotonin maddesinin işlevlerinde bozukluk olmasına bağlı olarak, sinir hücrelerinin gerektiği kadar uyarılmaması nedeniyle geliştiği söylenebilir.
Kişinin sosyal çevresinde yaşadığı stres, cinsel ya da duygusal istenmeyen davranışlara maruz kalma, kişinin yaşamında köklü değişikliklere sebep olan evlilik, taşınma, çocuk sahibi olma, kişinin sevdiği birini kaybetmesi, okul ya da iş yaşamındaki önemli problemler, yaşadığı çeşitli travmalar ve yoğun kaygı üreten yaşam olayları OKB’ye neden olan çevresel faktörler arasında sayılabilir. Aile öyküsü, hem OKB’ye yatkınlaştıran genler nedeniyle, hem de çocuklukta ve büyürken anne babamız, ya da iç içe yaşadığımız diğer yakın akrabalarımızın titiz, tertipli, kuralcı, mükemmeliyetçi olmaları nedeniyle bir sosyal faktör olarak OKB’ye yatkınlık sağlamaktadır.