Alkol madde kullanım bozukluğu olması, kaygı (anksiyete) bozukluğu olması, ailesinden ayrı yaşamak veya boşanmış olmak, düşük sosyoekonomik düzey, kadın cinsiyet, erken ebeveyn kaybı, işsizlik, daha önce bir depresyon geçirmiş olmak, çocukluk döneminde fiziksel veya cinsel kötü davranılma öyküsü, yoğun stres altında olma, kullanılan çeşitli tıbbi ilaçlar (steroid kullanımı vb), kronik veya ciddi bir hastalığın olması, ailesinde depresyon öyküsü olması kişinin bu faktörlerin olmadığı kişilere göre daha yüksek oranda depresyon riski altında olduğunu göstermektedir.
Ancak depresyon biyopsikososyal bir hastalık olup, depresyonun oluşması için birçok etkenin bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu nedenle yukarıda bahsedilen risk faktörlerinin olması kişide mutlaka depresyonun ortaya çıkacağını göstermediği gibi burada sayılan faktörlerin olmadığı kişilerde de depresyonun görülmeyeceği anlamına gelmez.
